5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’n “tanımlar” başlıklı bölümün 1/B. maddesinde eser, “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini ifade eder” şeklinde tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere, Kanunda eser kavramı açık ve net ifadelerle tanımlanmayıp, bu kavramın unsurları ya da özellikleri belirtilerek, bu unsurları ve özellikleri taşıyan fikir ve sanat ürünün Kanun kapsamında eser sayılacağı ifade edilmiştir.
1.ESER KAVRAMI
5846 sayılı Fikir ve Sanat Eserleri Kanunu’n “tanımlar” başlıklı bölümün 1/B. maddesinde eser, “Sahibinin hususiyetini taşıyan ve ilim ve edebiyat, musiki, güzel sanatlar veya sinema eserleri olarak sayılan her nevi fikir ve sanat mahsullerini ifade eder” şeklinde tanımlanmaktadır. Görüldüğü üzere, Kanunda eser kavramı açık ve net ifadelerle tanımlanmayıp, bu kavramın unsurları ya da özellikleri belirtilerek, bu unsurları ve özellikleri taşıyan fikir ve sanat ürünün Kanun kapsamında eser sayılacağı ifade edilmiştir.
Eser kavramının FSEK’teki tanımından da anlaşılacağı üzere bir ürünün fikri hukuk kapsamında eser olarak korunabilmesi için;
Sahibinin hususiyetini taşıması(sübjektif unsur),
Sahibinin hususiyetini yansıtacak düzeyde şekillenmiş olması,
FSEK´te öngörülen eser türlerinden birinin içine girmesi(objektif unsur),
Fikri çabanın ürünü olması gerekmektedir.´´
Yukarıda sayılan kıstasların önemli olanlarını açıklamak gerekirse;
1.1.Sahibinin hususiyetini taşıması
Eser için en önemli kıstas öncelikli olarak eserin sahibinin hususiyetini taşımasıdır. Eserin sahibinin hususiyetini taşıma özelliğine haiz olduğunun kabulü için bağımsız bir fikri çalışmanın ürünü olması ve bu suretle sahibinin yaratıcı gücünün özelliğini yansıtabilmesi gerekmektedir.
Bağımsız bir fikri çalışma ürünü olmasından kasıt, kendinden önce meydana getirilen diğer eserlerden hiçbir şekilde yararlanılamaması değildir. Burada önemli olan husus, kendinden önceki eserlerden yararlanma ile birlikte eser sahibine atfedilebilecek “az çok bağımsız bir fikri emeğin” bulunup bulunmadığıdır. Sahibinin hususiyetini taşıma özelliğinin mutlak olarak bulunması gerektiği kabul edilecek olursa fikir ve sanat eserleri son derece sınırlı sayıda kalır. Bu yüzden sahibinin özelliğini az da olsa taşıyan eserleri FSEK’e göre eser kavramı içinde kabul etmek gerekir.
Ayrıca belirtmek gerekir ki eserin, bir eser meydana getirme amacıyla yapılması gerekmemektedir. Sahibinin hususiyetini taşıması ve FSEK’te öngörülen eser türlerinden birinin içine girmesi koşuluyla fikri çalışma sonucu ortaya çıkan her ürün eser olarak kabul edilecektir.
1.2. FSEK’te öngörülen eser türlerinden birinin içine girmesi
FSEK’te eser türleri numerus clausus kuralına göre belirlenmiştir. Yani eserler Kanunda gösterilenler ile sınırlı olup, bunları dışında yeni bir ana ya da ara tür yaratılamaz. Bu türler şunlardır;
İlim ve edebiyat eserleri,
Musiki eserleri,
Güzel sanat eserleri,
Sinema eserleri.
Bir fikrin korunabilmesi için düşünce ortamından çıkarak algılanabilir, fark edilebilir ya da idrak edilebilir bir ortama çıkması öncelikli şarttır. Bununla beraber fikrin FSEK kapsamında korunabilmesi için düşüncenin açıklanma formatı da önem arz etmektedir. Nitekim hukuk her şekilde açıklanan fikri ürüne eser niteliği vermemekte, korunması istenen fikirlerin öngörülen formatlarda açıklanmış olmasını şart koşmaktadır. Eser türlerinde, numerus clausus ilkesi geçerli iken, bir türe giren eserlerde bu ilke geçerli değildir. Kanunda her bir kategorinin içine nelerin dahil olduğu örnekleyici olarak ifade edilmiştir. Dolayısıyla o kategorinin ayırt edici özelliğine sahip bir eserin bunlara dahil edilmesi her zaman imkan dahilindedir. Bir eser kanunda sayılan türlerden biri değilse FSEK’e göre eser sayılamayacak ve korumalardan yararlanamayacaktır.
2. ESER SAHİBİNİN HAKLARI
FSEK’in 1/B. maddesinde eser sahibi, eseri meydana getiren kişi olarak tanımlanmıştır. Fikri hak kavramının tanımı ise FSEK’te yapılmamıştır. Ancak Kanun’da kullanılan “eser sahibinin hakları” tabiri ile kastedilen eser sahipliğinden doğan fikri haklardır. Doktrinde geniş anlamda fikri hak kavramı, “kişinin her türlü fikri ve zihni çaba ve emeği sonucunda ortaya çıkardığı ürünler üzerinde hukuken korunan hak ve menfaatlerdir” şeklinde kapsamlı bir şekilde tanımlanmaktadır.
Fikri haklar, hak sahibine hakkın konusu üzerinde doğrudan hakimiyet kurma ve bu hakkını herkese karşı ileri sürme yetkisi veren ve herkes tarafından ihlal edilmesi mümkün olan mutlak nitelikteki hakların içerisinde yer almaktadırlar. Fikri Haklar, tıpkı diğer mutlak haklar gibi, sahibine inhisari nitelikte bazı yetkiler sağlar. Hem maddi hem manevi yetkiler bakımından bu haklar münhasır olarak eser sahibine aittirler. Eseri meydana getiren kimse, eserin meydana getirilmesi ile başka herhangi bir işleme gerek kalmaksızın fikri hakların sahibi olacak ve bu eserden doğan mali ve manevi haklarını herkese karşı ileri sürebilecektir.
FSEK fikri bir çabanın ürünü olarak meydana getirilen eser üzerindeki hakları sınırlı bir şekilde saymak suretiyle manevi ve mali haklar olarak ikiye ayırmaktadır.
2.1.Manevi Haklar
FSEK’te manevi haklar, dört başlık altında toplanmıştır. Bunlar:
Eseri kamuya sunma hakkı (FSEK m.14),
Adın belirlenmesi hakkı (FSEK m.15),
Eserde değişiklik yapılmasını menetme hakkı (FSEK 16),
Eser sahibinin zilyet ve malike karşı olan; (yani sahibinin eserin orijinaline varma) haklarıdır.
Manevi hakların özellikleri:
Manevi haklar sınırlı sayıdadır. FSEK’te öngörülenden ibarettir.
Manevi haklar mirasla intikal etmezler. Ancak FSEK m.19’da düzenlediği şekilde manevi hakların bazıları eser sahibinin yakınları ve gereğinde Kültür ve Turizm Bakanlığı tarafından kullanılabilir.
Manevi haklara ilişkin koruma sınırlı değildir. Ölümden sonra 70 yıl hükmü manevi haklara kıyasen uygulanmaz.
Manevi haklar, eser sahipliğinden doğan bazı mutlak ve inhisari yetkiler oldukları için, miras yoluyla geçemedikleri gibi devir yönünden de ölüme bağlı tasarruflara konu olamazlar ve sağlararası işlemlerle de devredilemezler. Ancak eser sahibi manevi hakların kullanma yetkisini devredebilir. Ayrıca eser sahibi manevi hakları teşkil eden bu yetkilerin kullanış şeklini de belirleyebilir. Bu işlem, manevi hakların kullanılmasında bir gerçek veya tüzel kişinin yetkilendirilmesi anlamını taşır. Mesela bir yazar son romanının kamuya arzını bir yayın evine bırakabilir. Yetkilendirme herhangi bir şekle tabi değildir.
2.2.Mali Haklar
Eser sahibinin eseriyle olan ekonomik ve mali bağlarına ilişkin haklarına mali haklar denmektedir. Eser sahipliğinden doğan ve FSEK’te öngörülen mali hakların varlığından söz edilebilmesi için öncelikle eserin alenileşmiş olması gerekmektedir. FSEK’in 20. maddesinde mali hakların birbirine bağlı olmayıp, bunlardan herhangi birinin tasarrufu ve kullanılmasının diğerine bir etki etmeyeceği ifade edilmektedir. Mali haklar şu şekildedir;
İşlenme Hakkı (FSEK m.21)
Çoğaltma Hakkı (FSEK m.22)
Yayma Hakkı (FSEK m.23)
Kiralama ve kamuya ödünç verme hakkı
Temsil hakkı (FSEK m.24)
İşaret, ses veya görüntü nakline yarayan araçlarla iletim hakkı (FSEK m.25)
Radyo televizyon gibi araçlarla yayınlanan ve/veya iletilen fikir ve sanat eserlerine ilişkin ödemelere dair hak (FSEK m. 43/1 )
Mali hakların özellikleri:
Mali haklar da sınırlı sayı ile belirlenmiştir. Sınırlı sayı hakların içeriklerine yöneliktir.
Mali haklar birbirine bağlı değildir.
Mali haklar MK’nın miras hükümleri gereğince mirasçılara geçebileceği gibi muayyen mal vasiyetine de konu olabilir.
Mali haklar devredilebilir, rehnedilebilir, hapis hakkına cebri icra konusu olabilir, haczedilebilir. Ancak eser sahipliğinin konumu yani mali ve manevi hakların oluşturduğu bütün devredilemez, haczedilemez, rehnedilemez, cebri icra ve hapis hakkına konu olamaz.
Eserin her değişik kitleye; yani farklı tüketici çevresine ulaşması ile hak sahibine yeni bir maddi karşılık ödenmesi gerekir. Hak sahibi çoğaltma ve yayma için bir para alır. Çoğaltılan eser tüketiciye kişisel ihtiyaçlarını karşılaması için satılır. Eser veya mali hak sahibine ödenen para eseri alanın özel kullanımı içindir. Eser özel kullanımda kaldığı sürece hak sahibi eseri satın alandan yeni bir para talep edemez. Eseri satın alan eseri farklı bir çevrenin ihtiyacına sunarsa mesela topluluk önünde okur, halka açık yerde çalarsa yeni bir tüketici kitlesine ulaştığı için hak sahibine ayrıca ödemesi gerekir.
KAYNAKÇA:
SULUK/ORHAN, Cahit/Ali: Uygulamalı Fikri Mülkiyet Hukuku, Genel Esaslar ve Sanat Eserleri, Cilt II, İstanbul 2005,
TEKİNALP, Ünal: Fikri Mülkiyet Hukuku, İstanbul 1999
Tekinalp, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Beta Yayınları, 1999, syf 110.
Dalyan, Şener, Bilgisayar Programlarının Fikri Hukukta Korunması, Seçkin Yayınları, 2009, syf 72
Tekinalp, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Beta Yayınları, 1999, syf 119,120.
Dalyan, Şener, Bilgisayar Programlarının Fikri Hukukta Korunması, Seçkin Yayınları, 2009, syf 73,74.
Tekinalp, Ünal, Fikri Mülkiyet Hukuku, Beta Yayınları, 1999, syf 150,151,152.