Hekimin kusurlu bir tıbbi müdahalesinden söz edilebilmesi için sonucunda kişinin zarar görmesi gerekmektedir. Haksız fiili nedeniyle zarar gören kişi; hekimin haksız fiilini, bu fiil nedeniyle ortaya çıkan maddi ve manevi zararını, zarar ile fiil arasındaki illiyet bağını ve hekimin haksız fiil nedeniyle kusurlu olduğunu ispat etmek zorundadır. İspat yükü hekimde değil , haksız fiil nedeniyle zarar gören hastadadır.
TIBBİ MÜDAHALE NEDİR? ŞARTLARI NELERDİR?
Tıbbi müdahale, kişilerin bedensel, fiziksel veya psikolojik bir hastalığını, noksanlığını teşhis ve tedavi etmek, bu mümkün olmadığında hastalığı hafifletmek veya acılarını dindirmek veya rahatsızlıktan korumak ya da nüfus planlaması amaçlarıyla tıp mesleğini icraya yasal olarak yetkili kimseler tarafından, tıp bilimince genel kabul görmüş kural ve esaslara uygun olarak gerçekleştirilen, en basit tetkik, teşhis ve tedavi yöntemlerinden başlayarak en ağır cerrahi müdahalelere kadar uzanan her çeşit faaliyettir .
Tıbbi müdahalede bulunabilmek için bazı şartların mevcut olması şarttır. Öncelikle müdahale tıp mesleğini icraya yasal olarak yetkili kişiler tarafından gerçekleştirilmelidir ve bu müdahale yasada öngörülen amaçlara yönelik olmalıdır. Bu amaçlar teşhis, tedavi, hastalığı hafifletmek veya acıyı dindirmek, hastalıktan korumak, nüfus planlamasıdır. Hekimin kişinin vücut bütünlüğüne yönelik bir müdahalede bulunması için tıp bilimi verilerince zorunluluk(Endikasyon) bulunmalıdır. Müdahale, tıp bilimince genel kabul görmüş ilke ve kurallara uygun olarak- özenli yapılmalı ve hastanın tıbbi müdahale öncesi mutlaka aydınlatılıp ve rızasının alınmalıdır. Bu şekilde yapılmayan tıbbi müdahaleler, müdahalenin hukuka uygunluğunu ortadan kaldırmaktadır.
Hekim tarafından hastaya, hastalığının teşhisi için uygulanması gereken yöntemler-müdahaleler, teşhis sonrası tedavinin yapısı, içerdiği riskler, müdahale yapılmazsa karşılaşılabilecek riskleri, alternatif tedavi yöntemleri ve bu yöntemlerin yarar ve zararları, tedavi sonrası yaşanacak süreç, kullanılacak ilaçlar, ilaçların yan etkileri, ilaçların kullanılmaması halinde karşılaşılacaklar hakkında yapılan yeterli ve doyurucu bir açıklama yapılmalıdır. Hastanın yeterince anladığı, sindirdiği, süzgeçten geçirerek değerlendirdiği açıklamalara dayanarak, hiçbir baskı altında kalmadan, serbest iradesiyle, önerilen tıbbi uygulamayı, bilinçli ve gönüllü olarak kabul etmesi gerekmektedir. Aydınlatılmış rıza sadece hekimin bilgi vermesiyle değil, hastanın aktif olarak bu sürece katılmasıyla sağlanır.
Aydınlatılması gereken kişi hastanın kendisidir ve hekim tarafından yerine getirilmesi gereken bir yükümlülüktür. Bu yükümlülük tıbbi müdahaleyi yapan hekimindir. Aydınlatma müdahaleden önce, hastanın karar alması için gerekli zaman bırakılarak yapılmalıdır.
Aydınlatma şekle tabi değildir dolayısıyla yazılı veya sözlü olabilir. Ancak yazılı olması ispat açısından önem taşımaktadır. Yapılacak aydınlatma kişiye özgü olmalıdır. Somut müdahaleye ilişkin özellikler taşımalıdır.
Aydınlatmanın yapılmaması ya da eksik yapılması, kural olarak tıbbi müdahalenin hukuka aykırılığına ve müdahale sırasında kusur bulunmasa da sonuçlardan sorumlu olmayı ortaya çıkartır. Sorumluluk kasten öldürme, kasten yaralama, taksirle öldürme, taksirle yaralama bakımlarından ortaya çıkabilir.
Yapılacak tıbbi müdahalenin hukuka aykırı olmaması için rıza aranmaktadır ancak kanunen müdahale yapılması zorunlu olarak öngörülmüş hallerde muhatabın rıza göstermesi beklenmez. Bu hallerden İlgilinin gerçek rızasının alınamadığı ve veli ya da vasisine de ulaşma imkânının olmadığı durumlarda, ilgilinin menfaatine hareket etme gereği karşısında, gerçekleştirilecek fiilin hukuka uygunluğunu sağlayan kendine özgü bir hukuka uygunluk nedeni olan varsayılan rıza olarak değerlendirilir.
TIBBI MÜDAHALE SONUCUNDA GERÇEKLEŞEN ZARARDA MALPRAKTİS ve KOMPLİKASYON AYRIMI:
Malpraktis; hastanın hekim veya hemşire (sağlık personeli) tarafından zarar görecek şekilde yanlış, hatalı bir şekilde tedavi edilmesi şeklinde tanımlanabilir. Uygulamada malpraktis teşhis, tedavi, tedavi sonraki yükümlülüklerin ihlali olarak karşımıza çıkabilmektedir. Yargıtay ise malpraktisi “mesleki şartları yerine getirmek, tıp ilminin kurallarını gözetip uygulamak”, “fen kuralları”, “tıp biliminin teknik kuralları”, “mesleki özen ve ihtimam”, “mutat dikkat ve özen” ve “titiz bir ihtimam ve dikkat” şeklindeki ölçütlerle saptamaktadır.
Komplikasyon ise hastanın ya da doktorun elinde olmadan gelişen, istenmeyen gelişmelerdir. Örneğin, ameliyat sırasında sterilizasyona ne kadar dikkat edilirse edilsin enfeksiyon riski her zaman vardır; alınan standart önlemlere rağmen enfeksiyon gelişirse bu bir komplikasyondur.
Hekimler tarafından yapılan ameliyatlar beklenilen iyi sonucu vermemiş olsa dahi, tıp biliminin kabul ettiği kurallara uygun bir müdahale yapılmış ise, artık doktora kusur izafe edilmeyeceğinden, kendisi meydana gelen sonuçtan sorumlu tutulamaz. Yapılan müdahale ihmal ve tedbirsizliğin ölçüsü, zararı meydana getiren sübjektif niteliklere bakılmaksızın, yalnızca orta seviyede bir doktorun aynı hal ve şartlarda göstereceği mutad ihtimamdır.
Dolayısıyla yapılan bir tıbbi müdahalede meydana gelen zararın malpraktis mi yoksa komplikasyon mu olduğu büyük önem arzetmektedir. Bu ayrımı yapmak her zaman kolay değildir. Mutlaka bir bilirkişi görüşü doğrultusunda olayın hukuki süreci belirlenmelir.
Özlem Yenerer Çakmut, Tıbbi Müdahaleye Rızanın Ceza Hukuku Açısından İncelenmesi, İstanbul 2003, 24 ... |